TBMM (AA) - HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, "Bir devleti meşru kılan onun hukukudur, anayasasıdır, tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerdir. Bir devlet bir musibetle karşılaştığında elbette mücadele edecektir ama bu mücadele hukuk zemininden çıktığında her türlü eleştiriyi hak edecektir." dedi.
TBMM Genel Kurulunda, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığının 2017 yılı bütçeleri üzerindeki görüşmeler sürüyor.
HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, 10 Aralık İnsan Hakları Gününde İçişleri Bakanlığının bütçesinin görüşülmesinin tevafuk ve hayırlı olduğunu belirterek, "Dünyada, bölgemizde demokratik bir devlette evrensel beyannameyi koruma, kollama görevi objektif olarak herkesten önce hükümetindir, icracı pozisyonu nedeniyle İçişleri Bakanlığınındır." diye konuştu.
İçişleri Bakanlığının internet sitesindeki misyonları arasında "temel hak ve hürriyetleri esas almak, mahalli idarelerin hizmet standardını yükseltmek, sivil toplumu yükseltmek, insan odaklı olmak" ifadelerinin yer aldığını aktaran Baydemir, "Sayın Bakan, bu misyona uygun mudur sizin 'ya herro ya merro' demeniz? Ya herro ya merro bir devlet adamının sözü olabillir mi? Bu siyasetin bugüne kadar tezahürleri bu ülkede olmuştur. Bunu diyenlerin büyük çoğunluğu tarumar olmuştur, arkalarında da çok büyük acılar, travmalar bırakmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de şiddetin, zorbalığın, kötülüğün sıradanlaştığını, KHK, hükümet politikaları ve bakanların söylemleriyle de kurumsallaştığını öne süren Baydemir, "Bir devleti meşru kılan onun hukukudur, anayasasıdır, tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerdir. Bir devlet bir musibetle karşılaştığında elbette mücadele edecektir ama bu mücadele hukuk zemininden çıktığında her türlü eleştiriyi hak edecektir." ifadesini kullandı.
Baydemir, cezaevi ve gözaltında bulunan bin 200 kişinin işkenceye, kötü muameleye maruz kaldığını savunarak, listeyi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya verebileceklerini belirtti.
AK Parti'den önce de Kürt sorunu bulunduğunu, AK Parti döneminde tarihi ezberlerin bozularak Kürt sorunun diyalogla çözümü için paradigma geliştirildiğini anlatan HDP'li Baydemir, bu paradigma içinde HDP'nin farklılıklara özgürlük için doğduğunu, Türkiye halklarının teveccühünü kazandığını ve 7 Haziran'da AK Parti'nin tek başına hükümet olmasını engellediğini öne sürdü.
Baydemir, 8 Haziran sabahında Türkiye'de yeni bir sürecin başladığını ve bugün yaşanan sorunların o gün ortaya çıkan iradenin tanınmamasıyla başladığını savundu.
15 Temmuz FETÖ'nün darbe girişiminin ardından şiddetle, baskıyla, zorla ve zorbalıkla özgürlüklerin kısıtlandığını öne süren Baydemir, "12 Eylül darbesiyle 8 bin 500 insan işinden edildi, bugün ise yüzbini aştı, bu bir darbedir. 12 Eylül darbesinden daha ağır darbedir." dedi.
HDP'li belediyelere kayyum atanmasını ve belediye başkanlarının tutuklanmasını da eleştiren Baydemir, "Bu yapılırken de yalana, iftiraya başvuruluyor. Ahmet Türk'ü tutuklamak barışı tutuklamaktır, birlikte yaşama arzusuna darbe vurmaktır. Sayın Bakan, Ahmet Türk'ü tutuklattıktan sonra ona iftira atmak size hiç yakışmamıştır. Ahmet Türk'ün odasına birisi gelmiş, 'gel benim sigaramı yak' demiş. Size bu yalanı söyleten kimse onun yakasına yapışın. O kumpaslara ben de maruz kaldım. Bu bir cemaat pratiğiydi. KCK ana davası ve operasyonlardaki bütün süreçte benzer kumpaslar kuruldu. Bu toplumun bundan hızla çıkmaya ihtiyacı vardır." diye konuştu.
Baydemir'in konuşmasının ardından sataşma nedeniyle AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş söz aldı.
Muş ile Baydemir arasında sözlü tartışma yaşanırken, AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç arasında da tartışma çıktı.
CHP'li Özkoç, Çavuşoğlu'nun üzerine yürüdü. Özkoç'u araya giren CHP ve AK Partili milletvekilleri Genel Kurul Salonu dışına çıkardı.
Oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı da yaşanan tartışma üzerine oturuma 30 dakika ara verdi.
Genel Kurula verilen aranın ardından konuşan HDP Mardin Milletvekili Ali Atalan, AK Parti'nin politikasının, anlayışının irrasyonel, tutarsız ve günübirlik olduğunu iddia etti.
Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün tutuklanmasını eleştiren Atalan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya dönerek, "İstediği kişi, isterse de kendisi olabilir, Mardin'de Ahmet Türk'e karşı aday olsunlar, kazanırlarsa hepimizi istifa etmeye hazırız." dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 81 milyonun iradesini temsil ettiğini öne süren Atalan, "Sayın AKP'liler hiç merak etmeyin, böyle devam ederseniz, Sayın Selahattin Demirtaş 2017 yılında Nobel Barış Ödülü'nü alacaktır." diye konuştu.
- HDP'li Önder'in konuşması
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, Dolmabahçe Sarayı'nda 2015 yılında dönemin iki bakanı, AK Parti grup başkanvekili ve kendisi ile İdris Baluken arasında imzalanan "Dolmabahçe deklarasyonu"nu imzalanma sürecini anlattı.
"Oradaki iki sayın bakan, grup başkanvekili 'Sırrı doğruları söylemedi' derse ben hemen özür dileyeceğim." diyen Önder, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın silahsızlanma kongresi için tarih verdiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da deklarasyonu olumlayan yaklaşımda bulunduğunu öne sürdü.
Önder'in terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'a "sayın" diye hitap etmesine, AK Parti sıralarından "hain Öcalan" diye tepki geldi. Bunun üzerine de Önder, "Devlet ve hükümet heyeti de oradaki heyet de 'sayın Öcalan' diyordu." dedi.
İmralı'ya 25-30 kişilik toplantı salonu yapıldığını, konferans sisteminin kurulduğunu, mutabakatın Nevruz'a yetiştirilmek istendiğini anlatan Önder, süreci izleme heyetinin büyük çoğunlunun hükümet tarafından önerildiğini, bu isimlerin basına yansıması üzerine, bunun sabotaj olarak değerlendirildiğini savundu.
HDP'li Önder, "Hükümet yaklaşımımızı onaylayan bir duruş sergiledi. Biz de Dolmabahçe fotoğrafını verdik. Oradaki 9 madde bu ülkede demokratikleşme manifestosu olarak bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün... Bu ülkenin birliğine, dirliğine, bölünmezliğine bir hassasiyeti olan herkes tarafından hiçbir yerinden eleştirilmeyecek, insanlığın ortak değerlerine, iyilik kavramlarına dair en ufak bir engel olmadığı kabul edilecek." dedi.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken'in örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklandığını, Çözüm Süreci'ndeki çalışmalarındaki rolünün de buna karine olarak gösterildiğini anlatan Önder, "Sayın Baluken ile ben PKK'nın, KCK'nın bütün devletin bildiği bilmediği bütün yöneticileriyle 117 kez toplantı yaptık. Bu 117 toplantının hiçbirisi şahsımın, HDP'nin, BDP'nin gündemi değildi. Hepsi barışa varma yolunda pürüzleri aşmak, ortak dil yakalamak, çatışmasızlığın devamını sağlamak içindi." diye konuştu.
HDP milletvekillerinin tutuklanmasını eleştiren Önder, "Askeri ateşeleri, dışarıda bu orduyu temsil eden, devleti temsil edenlerin yarısından fazlası devlet hainiymiş, siz kalkıp Meclis sırasında hain arıyorsunuz. Bu ordunun general, subay kadrosunun yarısından fazlası devlet haini, içerde hesap veriyor. Siz kalkıyorsunuz Meclis sırasında halkın oylarıyla, en az sizin aldığınız kadar aziz oylarıyla gelmiş vekillerin içinde devlet haini arıyorsunuz." ifadesini kullandı.
HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran da Türkiye'de sivil iradeye karşı bir savaş olduğunu anımsatarak, HDP milletvekillerine karşı eş zamanlı bir operasyon düzenlendiğini savundu.
Başaran, Mavi Marmara davasının düşürülmesini de eleştirerek, İsrail ile yapılan anlaşmanın mağdurları yaraladığını, mağdurların yaşananlara isyan ettiğini öne sürdü.
HDP'li Başaran konuşmasının bazı bölümlerinde terörle mücadele konusunda "savaş" değerlendirmesini yaptı.
Bunun üzerine Meclis Başkanvekili Bahçekapılı, "Ben ülkede terörle mücadele olduğunu düşünüyorum. Savaşın olmadığını düşünüyorum." dedi.
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök de söz alarak, Mavi Marmara davasından dolayı AK Parti iktidarının dünyada ve ahirette hesap vereceğini belirterek, "Yıllardır Mavi Marmara üzerinden siyaset geliştiren iktidar, mağdurların hakkını İsrail'e 20 milyona bağışlamakla çok büyük mağduriyete yol açmıştır. Bugün gelinen nokta ibret vericidir, yıllardır istismar edilen halkımız, iktidarın aymaz tutumuyla ibretlik bir hala düşmüştür." diye konuştu.
Gök, Mavi Marmara davasının mağdurlarının haklarının çiğnendiğini, yaşananların adalet açısından unutulmaz olduğunu belirtti.