MUĞLA (AA) - Eski Kültür ve Turizm Bakanı Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, “Bu devletin rejimi bellidir. Rejimi, demokratik cumhuriyettir. Anayasamızın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü maddesi bunu açıkça ifade eder. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokratik, laik bir hukuk devletidir. Bununla ilgili bir tartışma var mı? Rejimi tartışıyor muyuz? Başbakanımız diyor ya, ‘1923’de biz bu tartışmayı bitirdik’ Biz şimdi bir siyasal sistem değişikliği yapıyoruz.” dedi.
AK Parti Muğla İl Başkanlığı Danışma Kurulu toplantısı, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde yapıldı.
Toplantının açılışında konuşan Eski Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, Atatürk’ün 1924 Anayasasında ‘Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’ ifadesinin 1961 anayasasında hakimiyetin millete ait olmaktan çıkarılıp, anayasal kurumlara, anayasal organlara verildiği bir Türkiye haline getirildiğini söyledi.
Aynı dönemde, yargının ayrı, ordunun ayrı vesayet oluşturduğunu, hatta medyanın sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin ayrı vesayet oluşturduğu bir Türkiye haline getirildiğini hatırlatan Ünal, “Şimdi bunlar diyorlar ya, ‘Atatürk’ün anayasasını değiştirtmeyiz’, ‘Biz bir rejim değişikliğine asla müsaade etmeyiz.’ Siz 1961’de Atatürk’ün Anayasası değiştirilirken neredeydiniz? Atatürk’ün oluşturduğu idari ve siyasal sistem değiştirilirken neredeydiniz? Bir kere olsun o gün sesinizi çıkardınız mı? Hayır. Hakimiyet milletten alınıp anayasal organlara verilirken siz neredeydiniz? Niye o gün rejim kaygısı taşımıyordunuz? Niye o gün sistem değişiyor diye sesinizi çıkarmıyordunuz? Bırakın ses çıkarmayı, o gün siz milletini iradesini çalan darbecilere alkış tutuyordunuz. Darbenin altyapısını hazırlamakla meşguldünüz.” diye konuştu.
Aynı dönemde medyanın ‘Gençler kıyma makinelerinde kıyma yapılıyor’ diye yalan haber yapıldığını anımsatan Ünal, “13 Mart muhtırasında, 28 Şubat’ta neredeydiniz. Bir gün ortaya çıkıp da milletin sandıkta tecelli etmiş iradesine sahip çıktığınız görüldü mü? Asla. Bunlar tarihi kayıtlarda var. Şimdi kalkmış rejim değişikliğinden bahsediyorsunuz. Siz siyaseti o kadar bilmiyorsunuz ki, rejim değişikliği ile sistem değişikliği arasındaki farkın bile farkında değilsiniz.” ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhuriyetinin rejiminin belli olduğunu vurgulayan Ünal, şöyle devam etti:
“Bu devletin rejimi bellidir. Rejimi, demokratik cumhuriyettir. Anayasamızın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü maddesi bunu açıkça ifade eder. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokratik, laik bir hukuk devletidir. Bununla ilgili bir tartışma var mı? Rejimi tartışıyor muyuz? Başbakanımız diyor ya, ‘1923’de biz bu tartışmayı bitirdik’ Biz şimdi bir siyasal sistem değişikliği yapıyoruz. Siyasal sistem bütün anayasaların omurgasını oluşturan idari sistemdir. Buna kimi ülkelerde parlamenter sistem, kimi ülkelerde partili Cumhurbaşkanlığı sistemi, kimi ülkelerde yarı başkanlık sistemi, kimi ülkelerde başkanlık sistemi denilir. Siz 1961 Anayasası ile birlikte partili Cumhurbaşkanlığı sistemi değiştirilirken rejim değişikliği oldu diye sesinizi çıkarmadınız. Bugün biz bir siyasal sistem değişikliği yapıyoruz. Dolayısı ile bunu birileri rejim değişikliği gibi lanse etmesin.“
Rejim değişikliğinden bahsedenlerin Türk parası üzerindeki Atatürk’ün resmini kaldırarak, İsmet İnönü’nün resmini koyduklarını hatırlatan Ünal, “Atatürk’ün hayallerini kim gerçekleştiriyor. Bunlar 1938’de Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrılır ayrılmaz ilk yaptıkları iş makamlardan Atatürk resmini kaldırmak oldu. Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Turgut Özal ve Bülent Ecevit Başkanlık sistemi dedi mi? Daha sonraki süreçte bütün siyasi irade, bu sistemin değişmesi gerektiğini, bu siyasal sistemin sürdürülebilir olmadığı gerçekliğini ortaya koydu.” değerlendirmesini yaptı.
Bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın millet ile gönül bağı kurduğunu ve 2002’den bugüne gösterdiği liderliğin unutulmayacağını vurgulayan Ünal, şunları kaydetti:
“Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuz’da gösterdiği kahramanlık… Marmaris’ten Yunanistan veya Katar’a gidebilecekken, İstanbul’a belirsizliğe ve ölüme milleti için giden liderdir. Tayyip Erdoğan bu milletin teveccühünü kazanmış, yüzde 52’lerle referandumlar, seçimler kazanmış ve Anayasa'nın kendisine verdiği yetki ile istediği her şeyi yapabilecekken niye sistem değişikliği istiyor. Çünkü ‘Ben bugün varım, yarın yokum’ diyor. Türkiye’nin bundan sonra herhangi bir şekilde krize girmeden istikrarını sürdürebilmesi için bir siyasal sistem değişikliği yapmamız gerek dediği için bunu yapıyor. Kendisini düşse böyle bir şeye ihtiyaç yok ama Türkiye’yi düşündüğü için bu siyasal sistem değişikliğini yapmalıyız diyor. Tayyip Bey bunu isterken, Tayyip Bey’in karşısındakiler bunu niye istemiyor? Sistemi kuranlar yargıyı bir vesayet olarak, askeri bir vesayet kulvarı olarak kullanmışlar.”
CHP’nin iktidar olmak gibi bir amacının olmadığın ifade eden Ünal, bunu kendi genel başkanlarının açıkladığını söyledi.
CHP’nin vesayetin siyaset içindeki odağı olduğunu savunan Ünal, “Bu sistemin değişkesi ile birlikte kendi anlamı da kaybolacağı için direniyor. Halbuki bu siyasal sistem değişikliği ile CHP’nin siyaset yapma imkanı ortaya çıkacak. Belki önümüzdeki dönemde CHP’li bir cumhurbaşkanı olacak ama böyle bir hedefleri yok. Mahkeme kadıya mülk değil, Recep Tayyip Erdoğan bugün var yarın yok. Zaten seçilmiş cumhurbaşkanı en fazla iki dönem görev yapabiliyor. Adı gibi devlet gibi Devlet Bahçeli’nin dediği gibi referandumu, bu taslağı götürelim, millet evet derse evet, hayır derse hayır. Kararı millet versin. Ona da hayır diyorlar. Sen milletin kararını hiçe sayıyorsan, sen bu referandumdan yüzde 99 çıksa bile biz bunu tanımayacağız diyorsan, sen pazartesiyi bekleyin diyorsan, soruyorum. Sen bu milletin neresindesin?” diye konuştu.
AK Parti Muğla Milletvekili Nihat Öztürk ise nisan ayında yapılması beklenen bir referandum sürecinin olduğunu bu nedenle teşkilatların bu sürece hazır olması gerektiğini kaydetti.
AK Parti İl Başkanı Kadem Mete de İzmir’de yaşanan terör saldırısında hayatını kaybeden şehitlere Allah’tan rahmet diledi.
Terörün ülkenin en büyük belası olduğunu kaydeden Mete, milletin bugünlerde birbirine daha da sımsıkı bağlanması, birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğini kaydetti.