TBMM (AA) - CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, anayasa değişiklik teklifinin "Türkiye'nin asırlık medeniyet tercihini değiştirmeye yönelik" olduğunu ileri sürdü.
Baykal, TBMM Genel Kurulunda, anayasa değişiklik teklifinin "cumhurbaşkanının adaylığı ve seçimini" düzenleyen yedinci maddesinin görüşmelerinde söz aldı.
Deniz Baykal, söz konusu maddenin, seçilecek cumhurbaşkanının aynı zamanda partisi ile ilişkisini sürdürmesini mümkün kılan bir anlayışı düzenlediğini söyledi.
Kısaca cumhurbaşkanlığının parti genel başkanlığı ile birleştiğini vurgulayan Baykal, şöyle konuştu:
"Elbette herkesin bir siyasi tercihi vardır. Buradaki mesele bir makamda bulunan kişinin kurumsal bir düzenlemeyle bir siyasi partiyi resmen temsil etme kimliğine sahip olarak, aynı anda cumhurbaşkanı olarak görev yapıyor olmasıdır. Bu kuvvetler ayrılığını, cumhurbaşkanının konumunu, siyasi partiler arası ilişkileri temelden etkiler. Aslında bir siyasi parti başkanı Milli Güvenlik Kurulu'na girecek demektir. Devletin bütün temel kurumlarına siyasi parti başkanı olarak girecektir. 700 trilyonluk, katrilyonluk bütçeyi doğrudan harcayacak, bütçeyi o şekillendirecektir."
Baykal, Cumhurbaşkanının, Anayasa Mahkemesi üyelerini, HSYK'yı belirleyeceğini ve bu durumun kabul edilemeyeceğini ifade etti.
Cumhurbaşkanına tanınan imtiyazların, demokratik siyaseti, rekabeti ciddi oranda zaafa uğratacağını öne süren Baykal, şunları söyledi:
"Böylece devleti sadece bir partiye indirgemiş olmuyorsunuz, bir siyasi partiyi de devletin partisi haline dönüştürmüş oluyorsunuz. Bu çok tehlikelidir. Bu egemenliğin çatlatılması anlamına gelmektedir. Bu, devleti bir siyasi partiye indirgemek demektir. Anlaşılıyor ki bir tek parti devleti istiyorsunuz. Parti millet değil, milletin bir parçasıdır. Millet, egemenliğin sahibidir. Parti o egemenliğin sahibi değildir. Partininki egemenlik değil hegemonyadır. Bir parti hegemonyası söz konusu olur."
Anayasaların bir medeniyet tercihi olduğunu vurgulayan Baykal, "Bu anayasa paketi, Türkiye'nin asırlık medeniyet tercihini değiştirmeye yöneliktir. Bu paket, Ortadoğu dikta rejimini Türkiye'ye taşımanın bütün hukuki, anayasal altyapısına sahiptir." diye konuştu.
Anayasa tartışmalarının bir seçim olasılığıyla zenginleştirildiğinin altını çizen Baykal, "Anayasa tartışmaları, getirilen paketin faziletine birbirimizi ikna etmekten çıktı, tehdit ve şantaj anlayışının alenileştiği bir ortama dönüştü. Eğer bu bir tehditse yakışıksızdır, eğer bu bir tespit ise zamansızdır, eğer tehdit ise bunu hiçbir milletvekiline yakıştıramadım. Erken seçim tehdidiyle siyasi sonuç almaya kalkanları da kınıyorum." diye konuştu.
- "Hodri meydan"
Genel Kurulda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanındaki sırada oturan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, söz istedi.
Özel, "Sayın Genel Başkanımızın varlığında, Sayın Genel Başkanımızın talimatlarıyla şu ifadeyi kullanıyorum: Bugün böyle bir rejim değişikliğine kalkışmaktansa, bugün akşam gelecek bir erken seçim kararına CHP olarak tam destek veriyoruz. 'Hodri meydan' diyoruz." ifadesini kullandı.
- "Parlamenter rejim uygulamasında kuvvetler ayrılığı yoktur"
AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu ise kitap okumanın güzel ve çıkarılacak sonucun önemli olduğunu ancak kitabı okurken cümlenin bir başını, bir sonunu alıp ortanın atlanmasını doğru bulmadığını söyledi.
Bu durumun, yanlış sonuçlara götürdüğünü belirten Kuzu, şöyle konuştu:
"Mesele, 'olağanüstü hali ilan eden hükümet, kanun hükmünde kararnamelerle anayasayı değiştiremez' deniliyor. Yoksa Meclis değiştiremez diye bir ifade asla yoktur. Evvela bunu bir bilelim. Buraya çıkan özellikle ana muhalefet milletvekilleri, 'kuvvetler ayrılığı elden gidiyor' diyor. Parlamenter rejim uygulamasında kuvvetler ayrılığı yoktur. Bunu senelerdir diyorum. Burada iktidar-muhalefet kavgası oluyor. Sonuç itibarıyla gördüğünüz hükümet, buradaki çoğunluğun içinden çıkıyor. 'Oğlan bizim kız bizim' işte budur."
Bu modelin iki faydasının olduğunu, bunlardan ilkinin Türkiye'yi koalisyon belasından kurtarmak, diğerinin ise iki başlılığa son vermek olduğunu anlatan Kuzu, "Bu modeli desteklemek bakımından bu iki unsur benim için yeterli. Başkanlık modeline geçildiğinde seçim barajı yüzde 5'e çekilebilir, bunda hiçbir mahsur görmüyoruz. Baraj meselesini de bu model çözmüş oluyor, hayırlı uğurlu olsun." ifadesini kullandı.
- "Lütfen gelin o ismi söyleyin"
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, konuşmasında, FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunun, darbe girişiminin üzerini örtmek için, delileri yok etmek için elinden geleni yaptığını iddia etti. Tezcan, "MİT kayıtlarında Fetullah Gülen üyesi diye kayıtlı olan AKP Genel Başkan Yardımcısı kimdir?" dedi. Tepki gösteren AK Parti milletvekilleri, Tezcan'dan söz konusu ismi açıklamasını istedi. Tezcan ise dileyenin dava açabileceğini ifade etti.
AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, Tezcan'ın açıklamalarının doğru bir üslup, doğru bir siyasi tavır olmadığını söyledi. Kendisinin de çıkıp 50 CHP'li vekilin ByLock kullandığını söyleyebileceğini ifade eden Bostancı, "Bu laf mı şimdi. Böyle bir iddianız var ise o milletvekili gelir burada haklarını savunur. Ortaya böyle belirsiz, şaibeli bir isim atıp buradan bir siyasi amaç devşirme kastına yönelik bir dille konuşamazsınız. Ahlaki olan; böyle bir şey söylüyorsanız o ismi de söylemektir. Lütfen gelin o ismi söyleyin." şeklinde konuştu.
TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın da bu tür iddia ve ithamlarda bulunulmaması gerektiğini, bulunulması durumunda ise açık açık isim verilmesi gerektiği yönünde uyarıda bulundu. Hukukun evrensel kaidesinin herkesin iddiasını ispata mecbur olduğunu vurgulayan Aydın, "Lütfen ya iddiada bulunmayacaksınız ya da vereceğiniz bilgi ve belgelerle isim vererek ifade edeceksiniz" diye konuştu.
Öte yandan dün gece Genel Kurulda çıkan ve yumruklaşmaya varan kavgada burnundan darbe alan ve operasyon geçiren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatih Şahin, oylama sırasında Genel Kurul salonuna geldi. Milletvekilleri Şahin'e geçmiş olsun dileğinde bulundu.