SAKARYA (AA) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlık sistemi sözlerine ilişkin, "Bunu bir varoluş, yok oluş meselesine getirip bunu bir kan dökme meselesi haline getirmek en hafif tabiriyle yani psikolojik tedaviye muhtaç bir halin tezahürüdür. Bunu ben söylesem benim de psikolojik tedavi görmem lazım, bunu bir muhatabımız söylese de bir psikolojik tedavi görmesi lazım." dedi.
Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Sakarya Şubesini ziyaret eden Soylu, burada gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Soylu, bir gazetecinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun TOBB Genel Kurulu'ndaki başkanlık sistemi sözlerine ilişkin sorusuna, "Belki de Türkiye'de bu konularda en son söylenecek sözlerdir. Biz maalesef demokrasisi travmalardan bugüne gelmiş bir milletiz. 1800'lü yılların son çeyreğinden itibaren demokrasi gelişiminde olan bir topraklarda yaşıyoruz. Birçok sıkıntı yaşadık ve cumhuriyetin kurulduğu dönemden itibaren demokrasimizi cumhuriyetle bütünleştirdik." yanıtını verdi.
Daha sonra milletin hiç hak etmediği darbelerle karşı karşıya kaldığını, bir başbakan ve iki bakanın idam edildiğini vurgulayan Soylu, bunu bir kan olarak gördüklerini ve maalesef bu değerlendirmenin tamamen buna vurgu yapan, bunu anımsatan, demokrasiyi tehdit eden ve sorumlu bir siyaset adamının yapmaması gereken bir değerlendirme olduğunu bildirdi.
Soylu, siyasette lafın, "laf ola beri gele" diye söylenmemesini isteyerek, "Benim çok üzüntü duyduğum anladığım kadarıyla aynı iklim içerisinde olduğu, siyasal rekabet içerisinde çözülemeyeceği, vatandaşa hala bir tehdit algılaması içerisinde bakıldığı, güvenilmediği, onun reyinin sayılmadığı, hesap edilmediği bir düzenin değerlendirilmesi olarak görüyorum. Bu çok açık ve çok net. " ifadesini kullandı.
"Beni bağışlayın, bu sözü söylemekten kendimi imtina ederdim ama söylemek zorundayım" diyen Soylu, şöyle devam etti:
"Ama bunu her kimse söylüyorsa Türkiye'de demokrasiyi kim tehdit ediyorsa başkanlık sistemi olur ya da olmaz, bu milletin vereceği bir karar. Biz burada bir rejim tartışması yapmıyoruz, bir sistem tartışması yapıyoruz. Ülkeler, aileler, işletmeler, devletler, hep birbirlerine benzerler sistem değiştirebilirler. Hangi sistem daha etkin daha verimli daha o ülkenin o milletin lehine ise bunlar ama bunu bir varoluş, yok oluş meselesine getirip bunu bir kan dökme meselesi haline getirmek en hafif tabiriyle yani psikolojik tedaviye muhtaç bir halin tezahürüdür. Bunu ben söylesem benim de psikolojik tedavi görmem lazım, bunu bir muhatabımız söylese de bir psikolojik tedavi görmesi lazım. İnsanlar dostlarıyla yaşar, dostları da bugünler için lazım. Özellikle Sayın Genel Başkan'ın kendi dostlarına tavsiyemdir, kendisini uyarın lütfen ve bu konularda dostluk, ahbaplık, yarenlik bu zamanın işidir. Anlaşılıyor ki bir denge kaybı söz konusu, bu denge kaybının dengeye dönüşmesi de bir siyasi partinin kendi işidir, bunu değerlendirir, kendi meseleleridir. Bu değerlendirmeden üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum."
- AK Parti'de Genel Başkanlık değişimi
Bir gazetecinin, "İsminiz AK Parti Genel Başkanlığı Adayı olarak geçiyor. Değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Soylu, AK Parti'nin, kendi adına kurumun işleyişinin sürecini ortaya konan bir anlayışın adı olduğunu belirtti.
Bakan Soylu, AK Parti'nin 15 yıl önce kurulduğunu ama milletin benliğinde, var olma tarihiyle yaşıt olduğunu vurgulayarak, "Kendi adına kendi sürecine bakın Türkiye'de anlamlı bir şekilde yürütmektedir ve gerçekleştirmektedir ve bundan sonra da yürütecektir." dedi.
Kendilerinin varlığının veya yokluğunun AK Parti açısından hiçbir öneminin söz konusu olmadığını belirten Soylu, şunları kaydetti:
"Bu hareketin sahibi millettir. Millete ait siyasi partilerin sahibi millettir. Burada bunu gerçekleştirebilecek arkadaşlarımız mevcuttur ve her biri hakkıyla bunu yerine getirebilecek kabiliyete sahiptir. Bu kadar dönüşümü, gelişimi gerçekleştiren milletimizi memnun etmek için seferber olan bir anlayışın hakikaten Türkiye'nin bugününü yarınına taşıyacak bir gücü ve kuvveti vardır, biz bu konuda inşallah 22 Mayıs'ta Olağanüstü Genel Kurulumuzun seçeceği Genel Başkanımızın ve Başbakanımızın arkasında bir nefer olarak mücadelemizi sürdüreceğiz."