Hak-İş kadın buluşmasında konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan gündeme ve kadınlara dair önemli açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, "Tek bir hanımefendiye kılık, kıyafet, başı açık veya kapalı olduğundan olumlu ya da olumsuz bir tavra girdiğimi kimse söyleyemez, tek bir örnek gösteremez. Geçmişte maalesef pekçok kızımız okul kapılarında, işyerlerinde, sokaklarda pek çok hakarete maruz kalmışlardır" diye konuştu.
Referandumda gençlere ve kadınlara güvendiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eski Türkiye özlemiyle yanıp tutuşanlara, milletimiz ben inanıyorum ki 16 Nisan'da nihai tokadını vuracak, son sözünü söyleyecektir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Bize göre kadın meselesi tüm insanlığın ortak meselesidir. Rahmetli Neşet Erteş'in ifadesiyle; kadın insandır, erkek insanoğludur. Kadınlarımızın yaşadığı sorunların hak ve adalet merkezli bir anlayışla çözülmesi gerekiyor. Hak İş çatısı da bu mücadeleyi vermek için en uygun yer olduğuna inanıyorum. Çoğulcu ve özgürlükçü anlayışla yola çıkan Hak İş hiç şüphesiz aynı hassasiyeti kadınlar için göstermektedir.
Tek bir hanımefendiye kılık, kıyafet, başı açık veya kapalı olduğundan olumlu ya da olumsuz bir tavra girdiğimi kimse söyleyemez, tek bir örnek gösteremez. Benim anlayışıma göre özellikle kadınları birikimleriyle değil şekilleriyle değerlendirmek bu kardeşlerimize yapılabilecek en büyük hakarettir.
Geçmişte maalesef pekçok kızımız okul kapılarında, işyerlerinde, sokaklarda, kamusal alanlarda pek çok hakarete maruz kalmışlardır. Bu hakareti yapanların kimler olduğunu sizler iyi biliyorsunuz.
Sizler, ikna odalarında kızlarımızın ne hale getirildiğini, okulların kapılarından nasıl çevrildiklerini gayet iyi biliyorsunuz. Hala aynı çarpık zihniyetin artıklarıyla karşılaşıyoruz, bunlar hala mevcut.
Geçtiğimiz günlerde bir medya kuruluşunda TSK'da başörtülü kadın personelin çalışmasını sinsice eleştiren bir haber çıktı. Hani bunlardan rahatsız olmuyordunuz? Dünya değişti, Türkiye değişti. Bazı kafalar eski köhne alışkanlıklarından vazgeçmiyor.
Bir barış devletini konuşuyorsak, özgürlüklerin egemen olduğu bir devleti konuşuyorsak, bu ülkede herkes istediği gibi giyinir, kimse müdahale edemez, istediği gibi inancını yaşar kimse buna müdahale edemez. Bu ülkenin vatandaşların tamamı birinci sınıf hizmete tabidir.
Şimdi diyorlar ki, gençlerimiz için 'evet'. Ama bakıyorsun birisi de çıkmış gençlerimiz için 'hayır' diyor. Bunu Kandil'deki diyor. Bunu aklım alıyor, niye? 13-18 yaşındaki gençleri kız-erkek aldatarak bunlar Kandil'e kaçırmadılar mı? Onlara özel eğitimler vermediler mi? Ellerine silahları vermek suretiyle benim vatandaşlarımı öldürmediler mi? 16 Nisan bu tezgahı bozma günüdür, buna hazır mıyız?
Bölgemizde siyasi ve beşeri haritaların çizildiği, 100 yıllık oyunların yeniden tedavüle sokulduğu ortamda bu meseleyle meşgul olamayız. Kim inanç ibadet, saç sakal tartışması açıyorsa bilin ki bu millete ve ülkeye zarar vermek istiyor. Bugün her kim hayat biçimi tartışması açıyorsa bilin ki sebebi kendi hayat tarzının tehlike altında olması değil; tam tersine kendi dışındaki hayat biçimlerine tahammülsüzlüğüdür.
Müsterih olun, rahat olun, devletin ve siyasetin özellikle zayıf şekilde inşa edilmiş yapısı içinden kendilerine gizli iktidar gücü devşirenlerin inşallah sonu geliyor. Eski Türkiye özlemiyle yanıp tutuşanlara, milletimiz ben inanıyorum ki 16 Nisan'da nihai tokadını vuracak, son sözünü söyleyecektir. Bu konuda iki kesime çok güveniyorum; birisi gençlerimiz, diğeri kadınlarımız.
18-25 yaş arasında milyonlarca gencimiz var. Tarihi bir fırsatı yakalayarak aman ha o günü kaçırmayın. Kapı kapı dolaşacağız, durmak yok, yorulmak yok. Gençler 16 Nisan'da geleceğimize sahip çıkmaya hazır mıyız? Hanımlar 16 Nisan'da hala sizi istismar peşinde koşanlara derslerini vermeye hazır mıyız?"
Aile içinde şiddet asla tasvip edilemez. Bizim inancımızda ayrım yapılmaksızın insanların tamamı eşref-i mahlukattır. Haksız yere zulme uğrayan her kişi insanlığın vicdanında kanayan bir yaradır. Kadını zayıf, korumasız, aciz görerek ona şiddet uygulayan kimse zavallının ta kendisidir. Kendi üstünlüğünü göstermek için kadına el kaldıranların durumu cahiliye devrinde kız çocuklarına diri diri toprağa gömenlerden farklı değil. Kadını bir meta gibi pazarlayan anlayışla köle dönemlerinde kadınları pazarlayanların arasında bir fark yoktur.
1989 yılındaki ilk adaylığımdan itibaren tüm siyasi çalışmalarımda hanımlar etkin şekilde yer aldı. Bugün de katıldığım toplantılarda, ziyaret ettiğim şehirlerde en büyük dayanışmayı, muhabbeti, iltifatı hanım kardeşlerimden görüyorum. 15 Temmuz gecesi sokaklara dökülerek canları pahasına, ülkesini ve milletini savunanların arasında ne kadar çok hanım kardeşimiz olduğunu sizler de görüyorsunuz. Şehitlerimizin arasında 11 hanım kardeşimiz de vardır. Marmaris'te şahsımı yok etmeye gelen teröristler bizi bulamayınca orada aralarında kadınların da bulunduğu polis kardeşlerimize saldırdı. İki yakın korumamı şehit ettiler. Kadın polislerimizi darp ettiler. 15 Temmuz'dan sonra kadınlarımıza bir de can borçlandım."