KOCAELİ (AA) - Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, "Ben buradan iktidarıyla, muhalefetiyle tüm sorumluluk sahiplerine sesleniyorum. Bırakın polemikleri, Güneydoğu'da, Doğu'da akan şehit kanını durdurun." dedi.
Kandıra'daki Hidayet Yelkencioğlu Kültür Merkezi'nde düzenlenen Saadet Partisi Kandıra İlçe Teşkilatı 5. Olağan Kongresi'nde konuşan Kamalak, terörün Türkiye'nin en önemli gündemi olduğunu, fakat Ankara'nın gündeminde farklı konuların bulunduğunu söyledi.
Fidan gibi gençler can verirken, Ankara'da kan polemiği yaşandığını dile getiren Mustafa Kamalak, "Ben buradan iktidarıyla, muhalefetiyle tüm sorumluluk sahiplerine sesleniyorum. Bırakın polemikleri, Güneydoğu'da, Doğu'da akan şehit kanını durdurun." diye konuştu.
Kamalak, Saadet Partisi'nin şahsi menfaat peşinde koşmadığını, "yeniden büyük Türkiye" ama ondan önce "yaşanabilir bir Türkiye" dediğini vurgulayarak, "Belki bir kısım kardeşlerimiz durumun farkında olmadığı için 'Türkiye yaşanabilir bir ülke değil mi?' diye soracak. Peki, yaşanabilir bir ülke ise şu şehit cenazeleri neyin nesi, anneler niye feryat ediyor, bacılar niye saçlarını yoluyor?" ifadelerini kullandı.
İlk etapta barışı tesis etmek, birliği ve bütünlüğü sağlamak mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Mustafa Kamalak, "Biz dün Kürt'ü, Türk'ü, Alevi'si, Sünni'si, Laz'ı, Çerkez'iyle Çanakkale'de vücudumuzu birbirimize siper etmedik mi? Ne oldu, orada vücudunu birbirlerine siper eden dedelerin torunları bugün birbirlerine mermi yağdırıyor? Ne oldu bize? Kim bizi bu hale getirdi? Bu yarayı yeniden sarmamız lazım. Elbette Avrupa kendi görevini yapıyor, düşman vazifesini hakkıyla ifa ediyor ama biz ne yapıyoruz?" değerlendirmesinde bulundu.
- "Bu ülkede bir tek gencimiz işsiz kalmamalıdır"
Kamalak, içeride kardeşlik hukukunu tesis edip, dışarıda komşularla olan ilişkileri düzelttikten sonra üretim ekonomisine yönelinmesi gerektiğini savunarak, şunları kaydetti:
"Bu ülkede bir tek gencimiz işsiz kalmamalıdır. Biz böyle deyince, 'Nasıl çözeceksiniz?' diyorlar. O bizim işimizdir, biz çözeriz onu. 158 milletvekiliyle Meclis'e girdiğimiz vakit 1996 yılında bizden önceki Mesut Yılmaz hükümeti, 53. hükümet işçiye, memura, emekliye yüzde 21 zam veremezken, biz 'yüzde 50 zam' dedik. Sendika temsilcileri geldiği zaman yüzde 30 istiyorlar, Erbakan hocamız diyor ki 'Ne 30'u, gidin konuşun yüzde 50 olsun' diyor. Karşı taraf da şaka yapıldığını sanıyor. Olay açıklanınca Mesut Yılmaz hayretler içerisinde, 'Bu parayı nereden bulacaksınız?' diyordu. O para bulundu. Elhamdülillah IMF'nin kapısı çalınmadan, Dünya Bankası'na varılmadan, içerideki para babalarına el açılmadan bulundu. Yetinilmedi, arkadan 3-4 ay sonra yüzde 30 zam daha, yetinilmedi yüzde 20 zam daha. Nasıl yapıldı bunlar? Üstelik dış borç da 10 milyar dolar düşürüldü. Öbür taraftan işsizliği de biz çözeriz, Milli Görüş ruhundan anlamayan elbette bizi anlayamaz."