TBMM (AA) - Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Türkiye Cumhuriyeti, DEAŞ terör örgütüyle etkili bir şekilde tıpkı eli kanlı PKK terör örgütüyle mücadele ettiği gibi mücadele etmektedir. Bundan sonra da etmeye devam edecektir." dedi.
Bozdağ, TBMM Genel Kurulunda Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanun Tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler sırasında milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Milletvekillerinin yargının iş yükü ve sürecin ağır işlemesine ilişkin eleştirilerine yanıt veren Bozdağ, yargı süreçlerinin hızlanmasına yönelik ciddi çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Bozdağ, gelecek günlerde ceza yargılaması, idari yargılama ve hukuk yargılamasında iş yükünü azaltacak ve vatandaşın hak arayışını kısa sürede sonlandırılmasına yardımcı olacak üç ayrı paketi parlamentoya sevk edeceklerini söyledi.
Ayrıca istinaf yargı yolunun mevzuatın içinde yer aldığını, ancak faaliyete geçmediğini de hatırlatan Bozdağ, "20 Temmuz 2016'da istinaf faaliyete geçecek. Bunun anlamı şu; ceza yargılamasında dosyaların yüzde 91'i, hukuk yargılamasında dosyaların yüzde 89'u, idari yargılamada ise dosyaların yüzde 80'i istinaf da kesinleşecektir. Bu yargılamayı çok hızlandıracaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Yargıda zaman yönetimine ilişkin bir sistem başlatacaklarını belirten Bozdağ, bu uygulamanın da 1 Ocak 2017'den itibaren hayata geçirilmesini planladıklarını bildirdi.
Bozdağ, DAEŞ'in insanlık suçu işleyen eli kanlı bir terör örgütü olduğunu ifade ederek, "Böylesi bir terör örgütüne karşı mücadele herkesin görevi. Şu anda cezaevlerinde 500 civarında DEAŞ terör örgütünden tutuklu insan var. Bir de ayrıca adli kontrolle serbest bırakılanlar var. Bunların rakamı da binin üzerinde. Şu anda adli kontrol ve tutuklu bulunan kişi var. Ayrıca birkaç da cezası kesinleşmiş hükümlü var. Türkiye Cumhuriyeti, DEAŞ terör örgütüyle etkili bir şekilde tıpkı eli kanlı PKK terör örgütüyle mücadele ettiği gibi mücadele etmektedir. Bundan sonra da etmeye devam edecektir." diye konuştu.
-"AİHM nezdinde Türkiye'nin karnesini daha iyi yapmamız lazım"
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye'den başvurulara ilişkin sorulara da yanıt veren Bozdağ, şunları söyledi:
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde Türkiye'nin karnesi şu an iyi değil. Bunu daha iyi yapmamız lazım. Bundan hiç şüphe yok. Ama hükümetimizin aldığı tedbirlerle bu karne olumlu olarak değişmiştir. 31 Aralık 2012 tarihindeki Türkiye aleyhine derdest başvuru sayısı, 16 bin 876'dır. Bu rakam 31 Eylül 2015 tarihi itibariyle 9 bin 150 ve mart ayı başı itibariyle de 8 bin 600'dür. Yani ondan sonraki süreçte de artan dosyalar var. Biz bunu aşağı çekmek için ne yaptık derseniz; bireysel başvuru, ombudsmanlık. Bunlar son derece önemli roller oynadı. Yasalarımızda hak ihlallerini önleyecek düzenlemelerin yapılmış olması. Adalet Bakanlığı'nda İnsan Hakları Daire Başkanlığı kuruldu, ayrıca İnsan Hakları Tazminat Komisyonu kuruldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer alan ihlal hususlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin bir eylem planı hazırlandı. Bu eylem planı çerçevesinde çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Önümüzdeki süreçte bu trendin aşağı doğru ineceğini tahmin ediyoruz."
Milletvekillerinin cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısının fazla olduğu yönündeki eleştirilerine katıldığını söyleyen Bozdağ, şunları kaydetti:
"Ancak infaz yasası içinde denetimli serbestlik hakkını elde etmek için sürenin iki yıla çıkarılması konusu bakanlığımız tarafından değerlendirildi. Olumlu bir kanaatimiz yok bu konuda. Şu anda şartlı tahliyesine bir yıl kala kişiler denetimli serbestlikten istifade edebiliyorlar. Biz bunu iki yıla çıkardığımızda bu şu anlama geliyor; üç yıl hapis cezası alan bir kişi içeride belki bir gün, iki gün, belki iki hafta kalıp hemen çıkacaktır. Şu anda Türkiye'deki işlenen suçların oranına baktığımız zaman kamu düzenini bozan suçların neredeyse büyük bir çoğunluğu bu kapsamdaki cezaları gerektiriyor. Bu şu anlama gelir; kamu düzenini bozan pek çok suça ceza vermeyin anlamına gelir. İki yıla çıkarılması, üç yıl cezasızlık anlamına gelir. Bakanlık olarak böyle bir çalışmamız yok, böyle bir çalışma yapmayı da doğru görmüyoruz."